Hierapolis Antik Kenti, Pamukkale’nin benzersiz doğal güzellikleriyle iç içe, binlerce yıllık tarihi ve kültürel zenginliğiyle ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunar. Roma döneminden kalma tiyatrolar, kutsal alanlar ve termal kaynaklar, hem fiziksel hem ruhsal şifa arayanlar için ideal bir destinasyondur. Kleopatra Havuzu’nda antik kalıntılar arasında yüzme imkânı, Hierapolis’i daha da özel kılar. Otelinizden kolay ulaşım imkânı sayesinde konforlu konaklamanın yanı sıra tarihi keşfetme fırsatı yakalayabilir. Tarihle doğanın buluştuğu bu büyülü kent, her gezginin listesinde mutlaka olmalı.

Pamukkale’nin göz kamaştıran travertenlerinin hemen ardında, binlerce yıl öncesinden günümüze uzanan büyüleyici bir şehir yükseliyor: Hierapolis Antik Kenti. Antik çağın termal şifa merkezi olarak bilinen bu tarihi alan, yalnızca kalıntılarıyla değil, taşıdığı ruhla da ziyaretçilerini geçmişe bir yolculuğa davet ediyor.
Roma İmparatorluğu’ndan Hristiyanlık tarihine, doğal güzelliklerden kültürel mirasa kadar pek çok yönüyle zenginleşen Hierapolis, Pamukkale’ye gelen her misafirin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri. Eğer siz de lüks bir konaklamanın yanında tarih, doğa ve termalin iç içe geçtiği eşsiz bir tatil arayışındaysanız, Hierapolis’i keşfetmeye hazır olun.
Hierapolis, adını Bergama Krallığı döneminde yaşamış Telephos’un eşi Hiera’dan alır ve MÖ 2. yüzyılda bu krallık tarafından kurulmuştur. Kuruluşundan kısa süre sonra, doğal sıcak su kaynaklarının çevresinde gelişen bu şehir, Roma İmparatorluğu döneminde bir sağlık ve inanç merkezi haline gelmiştir.
Özellikle termal kaynakların tedavi edici gücü sayesinde Hierapolis, hem aristokratlar hem de hastalar için bir cazibe merkezi olmuştur. Roma döneminde genişleyerek büyük hamamlar, tiyatrolar, tapınaklar ve agoralarla donatılan kent, MS 60 yılında meydana gelen büyük depremle ciddi zarar görmüş; ancak tekrar inşa edilmiştir.
Hierapolis, sadece fiziksel şifa değil, ruhsal arayışlar için de önemli bir merkezdi. Hristiyanlık tarihinde büyük bir yer tutan Aziz Filipus’un burada şehit edildiği kabul edilir ve bu nedenle şehir bir hac merkezi olarak da anılır.
1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Hierapolis, bugün hem arkeolojik önemi hem de etkileyici atmosferiyle ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.
Hierapolis, yalnızca bir antik kent değil; aynı zamanda tarih, sanat, inanç ve doğanın iç içe geçtiği etkileyici bir açık hava müzesidir. Şehri gezerken her adımda geçmişin izlerini hissedeceğiniz bu özel alanlarda mutlaka duraklamalısınız:
Hierapolis’in en görkemli yapılarından biri olan tiyatro, yaklaşık 15.000 kişilik kapasitesiyle Roma döneminin ihtişamını gözler önüne seriyor. Sahne binası üzerindeki kabartmalar ve detaylı taş işçiliği, ziyaretçileri büyüleyecek düzeydedir. Günümüzde hâlâ etkinliklere ev sahipliği yapabilen nadir antik tiyatrolardandır.
Şehrin ticaret ve sosyal yaşamının kalbi olan Agora, zamanında tüccarların, halkın ve gezginlerin buluşma noktasıydı. Hemen yanında yer alan Latrina (antik tuvaletler) ise Roma uygarlığının hijyen anlayışını sergileyen ilginç bir mimari örnek sunar.
Antik dönemde yeraltı tanrısı Plüton’a adandığı düşünülen bu kutsal alan, zehirli gazların çıktığı mağarasıyla meşhurdur. Rahiplerin bile maskelerle yaklaştığı bu bölge, Hierapolis’in dini önemini gözler önüne serer.
Hristiyanlık için kutsal kabul edilen bu nokta, havari Aziz Filipus’un burada şehit edildiği inancıyla hac merkezi hâline gelmiştir. Sekizgen bazilika kalıntıları hâlâ ziyaret edilebilir durumdadır.
Termal su kaynaklarının şehre sağladığı şifa, bu yapılarda hayat bulur. Antik hamam kompleksleri ve spor alanları, Roma döneminde sağlık ve beden kültürünün önemini gösterir.
Hierapolis sınırları içinde yer alan ve günümüzde Kleopatra Havuzu olarak bilinen bu eşsiz termal havuz, ziyaretçilere yalnızca sıcak su keyfi değil, aynı zamanda tarihle iç içe bir yüzme deneyimi sunuyor. Efsaneye göre, Kleopatra’nın güzelliğini korumak için bu sulara girdiği rivayet edilir.
Yaklaşık 36 derece sıcaklığa sahip olan termal su, yer altından gelen doğal minerallerle zenginleşmiştir. Cilt yenileyici etkisi, kas gevşetici özelliği ve genel zindelik sağlaması nedeniyle, antik çağlardan bu yana şifa arayanların ilk duraklarından biri olmuştur.
Ancak Kleopatra Havuzu’nu eşsiz kılan tek şey suyu değildir. Havuzun tabanında yer alan antik sütun parçaları ve mimari kalıntılar, MS 7. yüzyıldaki bir deprem sonrası buraya düşmüştür. Bugün, bu tarihi taşların arasında yüzmek, adeta zamanda yolculuk yapmak gibidir.
Burada geçirilen birkaç saat bile, hem ruhunuzu hem bedeninizi yenilemek için yeterlidir. Üstelik Hierapolis’i gezdikten sonra bu havuzda kısa bir mola vermek, günü tamamlamanın en etkileyici yollarından biridir. Termal suların ruhsal ve bedensel sağlığa sağladığı faydaları detaylıca okumak isterseniz, buraya tıklayarak "Termal Tatilin Faydaları: Fiziksel ve Ruhsal Şifa" başlıklı içeriği okuyabilirsiniz.
Hierapolis Antik Kenti, Denizli’nin Pamukkale ilçesinde, travertenlerin hemen arkasında yer alır ve ulaşımı son derece kolaydır. Eğer Pamukkale’de konaklıyorsanız, antik kente yürüyerek 10–15 dakika içinde ulaşabilirsiniz. Aracıyla gelen misafirler içinse çevrede geniş otopark alanları bulunmaktadır.
Otelimizden yola çıkan misafirlerimiz, Hierapolis’e sadece birkaç dakikalık mesafede olmanın avantajını yaşayarak bu tarihi zenginliği konforlu bir şekilde keşfedebilir. Ayrıca bölgeyi gezenler için Müze Kart geçerlidir ve aynı kartla Pamukkale Travertenleri ile birlikte giriş yapılabilir.
Ziyaret saatleri, yaz ve kış sezonlarına göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle gitmeden önce güncel saat ve ücret bilgilerini kontrol etmek faydalı olacaktır. Günün erken saatlerinde veya gün batımına yakın zamanlarda ziyaret etmek, hem kalabalıktan kaçınmak hem de ışığın büyüsünden faydalanmak için idealdir.
Geziniz sırasında antik tiyatrodan Aziz Filipus Şehitliği’ne kadar tüm alanları keşfettikten sonra, Kleopatra Havuzu’nda kısa bir mola vererek sıcak termal suların tadını çıkarabilirsiniz. Antik havuzun yorgunluğunuzu alacağından emin olabilirsiniz.
Dönüşte, otelimizde sizi bekleyen termal spa, masaj ve dinlenme alanları ile rahatlamaya devam edebilirsiniz. Günün yorgunluğunu üzerinizden atarken Hierapolis’te geçirdiğiniz zamanı bedeniniz kadar ruhunuza da kazımış olacaksınız.Otelimiz tarafından sunulan özel destek ve hizmetlerle bu tarihi deneyimi daha da keyifli hale getirebilirsiniz.
Hierapolis, yalnızca taşlardan ibaret bir antik kent değil; zamanın içinden süzülen bir huzur, geçmişin bugüne fısıldadığı bir hikâyedir. Her adımınızda tarihle temas eder, her manzarada geçmişin görkemini hissedersiniz.
Pamukkale’nin bembeyaz travertenleri ile Hierapolis’in tarihi dokusu arasında kurduğunuz bu eşsiz bağ, tatilinizi unutulmaz kılacak. Otelimizde konforla dinlenirken, tarihle iç içe geçen bu yolculuğun verdiği iç huzuru uzun süre hissedeceksiniz.
Sizi hem bedeninizi hem ruhunuzu yenilemeye, binlerce yıllık sessizlikte dinlenmeye davet ediyoruz.